BİZ BUYUZ.
Modern dünyada toplumlar yönlendirilirler. Şimdi ülkücü
gençlik çıkıp ‘’Bizi kim yönlendirebilir amuğa goyyim’’ diyebilir ama durum
böyle. Evet, yiğitliğe bok sürdürmenin vakti geldi de geçiyor beyler. Aslında
bunun sebebi de düşüncelerden çok duygulara önem vermemizdir. Futbolda bile ne
başardıysak gazla başardığımızı herkes bilir, bilmeyenler Fatih Terim’in UEFA
Finali öncesi konuşmasını izlesin. Bizim hiçbir şeyimizde düşünce yok, sistem
yok, ihtiyat yok. Anı yaşar ve uygular hale geldik, Carpe Diem’in bokunu
çıkardık.
Toplum olarak hareketlerimizi, düşüncelerimizi,
davranışlarımızı gözden geçirmeli ve özeleştiri yapmalıyız diyeceğim ama bunu
yapabilmek sağlam altyapı ve özgüven isteyen bir şey. Özgüvenden kastım
ukalalık değil, aradaki ince çizgi önemli. Gerekli kriterlerse toplumumuzun
çoğunda yok, olanlar da popüler kültüre kapılıp bu meziyetlerini köreltiyorlar
çünkü toplum bize bunu dayatıyor. Popüler konuları bilelim ki yarın okula ya da
ofise gittiğimizde oradaki boş kişilikler bizi aralarına kabul etsinler ve
toplumda bir yerimiz olsun, hem egomuz da tatmin olmuş olur böylece. Ne de olsa
işten kaytarırken bilim kültür dergisi okumak yerine Bu Tarz Benim’deki
kızların tartışmasını ya da Beyaz Futbol’daki saçma muhabbetleri konuşacağız,
onlar önemli çünkü.
Şunu kabul edelim,
cahil bir toplumda yaşıyoruz. Hemen her gün gereksiz moda, magazin ve futbol
programları izliyoruz. Bunlarla ilgilenmek yanlış değil ama duygusal bir
milletiz ve her şeyin bokunu çıkarma kapasitemiz mevcut ve biz bunların bokunu
çıkarıyoruz. Kaçımız Antarktika’da araştırma üssü kuracağımızı duydu ya da
konuştu? Çok azımız. Ama ben dâhil hepimiz o saçma programları izliyoruz ya da
en azından bilgi sahibiyiz. En başta dedim; modern dünyada toplumlar
yönlendirilirler. General Franco on binlerce kişiyi Santiago Bernabeu gibi
devasa statlara topladı ki çevirdiği işler dikkat çekmesin. Şimdiki siyasilerin
işi daha kolay çünkü televizyon var, on binler yerine milyonları
oyalayabiliyorlar artık ve daha fazlası; halkı ne hale getirmek istiyorlarsa
onu izlettirip bilinçaltına işliyorlar ki halk robotlaşsın, duygusuzlaşsın,
düşünmesin, sadece yaşasın, tüketsin ve gereksiz işlerle uğraşsın ve tabii ki
hükumete ayak bağı olmasın. Popüler kültürün kölesi olmuş halk da olandan
bitenden habersiz ona dayatılanı izliyor. Bahsettiğim programlar ve
türevlerinin hemen her bölümünde bir olay çıkıyor. Moda programı diyorlar ama
sanki kızları çingene mahallesinden toplamışlar. Bariz şekilde gözüme battığı
için o programdan bahsediyorum, diğerlerinde de benzer durumlar mevcut. Bu ülke
aylarca Murat Boz’un memelerini, Fatmagül’e yapılan tecavüzü, Bihter’in
orospuluğunu konuştu. Olumsuz davranış örnekleri ve gereksiz bilgilerle dolu
televizyon kanalları her gün bize malzeme çıkardı ki torba yasalar, bilimsel gelişmeler,
sanat etkinlikleri gibi gerçekten önemli meselelerle ilgilenemeyelim.
‘’Ignorence is bliss.’’ sözü ne kadar da doğru. Cahil
kişi/toplum mutludur çünkü olan biteni göremez ve bilmez. Olan biten
Özgecanların tecavüze uğraması ya da kadına şiddet değil sadece bunlar bize
yarın okulda/işte konuşalım da beynimiz oyalansın diye verilen çerezler. Olan
biten aslında toplumsal ahlakımızın bozulması. Lafa gelince hepimiz Müslümanız,
peki insan mıyız? Öncelikli soru bu olmalı. İnsan onuruna yakışır şekilde davranıyor
muyuz? Ama o önemli değil, önemli olan Starbucks’ta oturup caramel macchiatomuzu yudumlarken
sosyal medyada Che’nin özlü sözünü paylaşmak. Bu sadece bir örnek. Bugün o
canilere sövüp duran erkeklerden yarın Taksim’de selfie çekinen şortlu Çinli kıza
laf atacaklar olacak mesela. Riyakarlığımız en başta kendimize, önce kendimizi
kandırıyoruz ve ilk bundan vazgeçmeliyiz tabii egomuz izin verirse. Ama bu
böyle bir toplumda mümkün değil. Hepimiz önce kendimizi sorgulamalıyız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder